kocaeli arsa fiyatları ve eski insan tarihi bilgilerimiz
kocaeli arsa fiyatları ve eski insan tarihi bilgilerimiz evet arkadasaalr kocaeli arsa fiyatları Lir, parmakla çalınır, kucakta tutulurdu. Bu sazla çoğu defa duygulu şiirler söylenirdi. «Bir kimsenin duygularını içli bir dille anlatması» demek olan «lirik» sözü buradan gelir. Lirik şiir alanında ün kazanmış eski çağ şairleri arasında Yunanlılar'dan Sa-pho, Lâtinler'den Vergilius en büyükleridir. Roma hükümdarı Neron'un da, Roma yangınını sarayından lir çalıp şarkı söyliyerek seyrettiği tarihlerde yazılıdır
Bir şairin, duygularım, içinden geldiği gibi şiirine aktarmasına «lirizm» denir (Bk.
Lir). «Lirizm* sözü, dilimize Fransızca’dan son elli yıl içinde girmiştir.
Şiirde lirizmi canlandıran en güzel tarif. Şeyh Galip tarafından şu beyitle yapılmıştır:
«Bir şu'lesi var ki şem'-i canın — Fânûsuna sığmaz âsmânın» (Can mumunun Öyle bir alevi var ki, gökyüzü kubbesine sığmaz).
Dünyanın en büyük lirik şairleri arasında Fransız şairlerinden Lamartine, Paul Val*-ry. Alman şairi Goethe, İngiliz şairlerinden Milton, Shakespeare, Shelley, Byron, Keats, Macar şairi Petöfi, İtalyan şairi Dante Alig-hieri başta gelir.
Bizim edebiyatımızda lirizmi en yüce noktasına ulaştıranlar Bâkî, Fuzûlî, Nedîm, Şeyh Galip, Yahya Kemal'dir. Doğu şairleri arasında da Hafız Şîrâzî, Sa'dî, Hayyam başta gelir. Hind şairi Tagore da, büyük liriklerdendir.
Lirizm, yalnız edebiyata ait bir anlatım yolu değildir. Başka sanatlarda da lirizmin kusursuz eserleri görülür. Hele müzikte lirizm en güzel ifade imkânını bulmuştur. Çünkü müzik kadar, duygulan yalın olarak hiçbir sanat anlatamaz. Ortaçağ'da görülen «serenat» ve «balât» gibi lirik halk şarkılarından sonra, büyük bestecilerin eserleri bu çığın yüceltmiştir. Bach, Beethoven,
Bu başarısından dolayı Lindbergh, hava albaylığına terfi ettirildi. Raymond Orteig'in mükâfatından başka ona, «New York Times» gazetesi, uçuşunu anlatan bir yazısı için 250.000 dolar verdi. Ayrıca, Lindbergh'in «We» (Biz) adlı eseri, o yıl Amerika'da en çok satılan kitap oldu. Bir uçak müessesesi Lîndbergh'i, mükâfat olarak, Amerika'nın 75 şehrinde uçakla gezdirdi.
Lîndbergh, 1929'da, Amerika'nın eski Meksika elçisi Dwight W. Morrow'un kızı Anne Morrovv ile evlendi. Ertesi yıl bu genç evliler, yeni bir kıtalararası uçuş rekoru kırdılar. 1931'de «İyi niyet elçileri» olarak uçakla Doğu ülkelerini gezdiler. Bundan sonra Lindbergh birçok uçak firmasının, havayolları acentelerinin teknik müşaviri olarak çalıştı. 1935 - 1939 arasında Lindbergh'ler Avrupa'da yerleştiler.
Bu sırada Charles Lindberg, Fransa'dayken, yakın arkadaşı olan tıp bilgini Alexis Carrel'Ie sunî bir kalb yapmak üzere bilim* sel çalışmalarda bulundu (Bk. Carrel).
II.Dünya Savaşı başlarında Lindbergh Amerika'nın savaşta tarafsız kalmasını istf yenlerin arasındaydı. 1941'de, «Kira-Odün^
"üKulda da gerekli başarıyı sağlıyamadı. Babası onu bir ayakkabıcının yanına çırak vermek zorunda kaldı. Linne'nin bitkiler üzerindeki çalışmaları köylerindeki doktorun dikkatini çekti, onun üniversiteye gönderilmesi için babasına yol gösterdi. Böylece, Linne Uppsala Unîversitesi'ne girdi. Öğrenimini tamamladıktan sonra da aynı üniversitede botanik asistanlığına başladı. Daha sonra, Ams-terdam'lı bir bankacının özel doktoru oldu. Bu bankacının bir fidanlığı vardı. Linne bir yandan da bu fidanlıkta bilimsel incelemeler yapabiliyordu. Uç yıllık bir çalışmadan sonra ünlü sınıflandırma sistemini içine alan «Sys-tema naturae» (Tabiat Sistemi), «Genera plantarum> (Bitki Türleri) adlı eserlerini yazdı. 1742'de Uppsala Universitesi'nin botanik profesörü
Linne'nin bitkileri sınıflandırma düzeninde bitkiler, erkek organlarının sayısına, kuruluşuna göre 24 sınıfa ayrılıyordu. Bitkilerin altşubeleri ise, dişi organlarını meydana getiren meyva yapraklarının sayılarına, kuruluşuna göre ayrılmıştır. XIX. yüzyılda gelişen evrim bilimi sayesinde bitkilerin daha tabiî sınıflandırılması yapılabilmiş; yalnız, Linne' nin sistemi bu
yorlardı. Liszt son derece merhametli bir insandı. Hele fakir meslektaşlarına yardım elini uzatmaktan hiç çekinmezdi Yeni eser yazan genç besteci ler, Liszt'in peşinde dolaşırlar, besteledikleri eserleri onun konserlerde çalmasını sağlamaya çalışırlardı. Liszt Türkiye'ye de gelip konser verdi; Abdülmecit'ten nişan aldı.
Liszt, 1849'da, koro şefi olarak Alm da Weimar'a yerleşti. Böylece müzik tari ünlü Weimar âlemleri başlamış oluy' Liszt, genç bestecileri Weimar'da dünyay nıtmaya çalışmış, Weimar bir «Müzik I si» haline gelmişti. Liszt bu arada genç teci Wagner'e de büyük iyiliklerde b muştu.
Liszt'in bir tek senfonisi vardır. «F trajedisinden ilham alarak bestelediğ eser «Faust Senfonisi» diye anılır. Eserk çoğu piyano için bestelenmiştir. Lamart bir şiirinden ilham alarak bestelediği lütîer» adındaki senfonik şiiri de Liszt'
güze» senfonik eserlerinden biridir. Bunı
Franz Lifizt
smaa pv.., şabildiği mesut, parla bir Ömür sürmüştür Liszt, Macaristan' Doborjah kasabasır da doğdu. Babası, di kün hayvanlarına b karak hayatını kazam dı. Aynı zamanda am» E
tÖr bir piyanistti, büyük dileği de, kend sinin başaramadığı işleri çocuklarının başaı|
malarım sağlıyabilmekti. Oğlu Franz'ın d^
ha pek küçük yaşta müziğe karşı büyük bi; kabiliyeti olduğunu anlamış, onu çalıştırma ya başlamıştı. Tıpkı Mozart'ın babası gih Liszt'in babası da oğlunun dehasını bütü| dünyaya duyurmak istiyordu. Küçük Liszt sabahları güneş doğarken yatağından kalki[ piyanosunun başına geçiyor, öğleye kada durmadan çalışıyordu.
Franz Liszt ilk konser gezisine 10 yaşındı çıktı. Devrin ünlü piyano öğretmeni Czerny Liszt'in çalışına hayran kalmıştı. O güne ka dar hep dâhi çocuklara ders verdiği için bira: da bu işten Em »or f»!»erlı*r1 bile piyanoda rahatça çalabıli Onımlp çaİHirknn. rlıni bir oktavlık açıp iki notaya ıMııre, kılçılk LlsTi şaşaJadı. Eli henüz piyano üzerinde a açılarak kadar büyümemişti... Zeki çocuk buna da bi «ve aliyi** Ьа.чп. rttekine de burnunu değdirdi.
EİİMİM küçüklüğü. Llszfi hep üzüyordu. Nihayet çocuk r çare buldu. Parmak aralarındaki derileri keserse. pai| I a^-ılabileoeklerinl ummuştu. Usturayı eline aldığı s' Sır bayram sabahı, baba Liszt. oturdukları kasabanın 111 ümlnden geçeceğini duymuştu. Liszfi düke takdim la İyi bir fırsat olamazdı. Çocuğa beyaz bayramlık elk nda onun işaretini beklemesini emretti. Liszt, salond babasının her zaman barut tozlarını sakladığı kutuyı la hamt tozunu at-eşe atarsa ne olur diye merak edi fo* aldı, sobanın içine attı. Tam o sırada dük de kar ardıı. Baba Liszt oğlunu çağırırken müthiş bir infilâl^ başı, eli yüzü simsiyah bir halde kendini aşağıda ae buldu.
ft'in diğer çocuklar gibi otom oynamaya hiç vakti eatlerlnin dışında hep piyano çalışıyordu. Nihayet îca baba Liszt. doktorJarın tavsiyesine uyarak ço< meye gdtürdü. Sabahleyin mayolarını giyip plaja gitl t bir kenara büzülüp öbür çocukları seyretti. Bal: çocukların yanına git. onlarla oyna.» diyince çarnaç lek zorunda kaldı. Fakat birkaç dakika sonra saps îaba. .sen bana
1934'te, Mersey Nehrinin altından otomobiller için bir tünel açılmıştır. Liverpool, Londra'dan sonra gelmek üzere, İngiltere'nin ikinci önemli ticaret merkezi olduğundan bu limana bir yılda çeşitli ülkelere ait 30 bin kadar gemi girip çıkar. Liverpool'un başlıca ithal malı, çoğunu Amerika'dan aldığı işlenmemiş pamuktur. Limandan ihraç edilen başlıca mallar ise işlenmiş pamuk, demir, çelik, makine, kumaş, çeşitli yapılmış eşyadır, Li-verpool'da dünyada en çok gemi yapan tezgâhlar da vardır. Un endüstrisi bakımından da Mersey bölgesi, Avrupa'nın en önemli merkezidir.
Liverpool, 1200'de kurulmuştur. Amerika'nın keşfinden sonra çok önemli bir ticaret ve köle alışverişi merkezi olarak gelişmişti. Bugünkü durumuna yükselmesi, ancak endüstrinin kuruluşundan sonra mümkün oldu. Li-verpool'u, Ingiltere'de pamuk yetiştirilen başlıca yörelerden biri olan Manchester'e bağııyan kanalın açılmasından sonra şehrin önemi daha da arttı.ru gidilince çok büyük bir göle ras-landığını öğrendi, bu gölü keşfetmeye karar verdi, yola çıktı. Bu yolculuğunda Ngami Gö-lü'nü, Zonga Vâdisi'ni, Büyük Zambezi nehrini keşfetti. Zambezi'nin yukarı bölümünden batıya doğru giderek Afrika'nın batı kıyılarına vardı. Sonra doğuya doğru nehir boyunca gitti, Hint Okyanusu'na kadar Güney Afrika'yı dolaşmış oldu. Daha sonra Zambezi üzerindeki Victoria Çavlam'nı, Nyasa Gölü yöresini keşfetti.
1858-1864 yılları arasında, o zamana kadar dolaşıp gördüğü yerlerin hartalarını hazırladı. 1865'te, yeni bir yolculuğa çıktı. Bu sefer niyeti Nil'in kaynağını bulmaktı. Yolculuğa çıktıktan
Afrika kıtasının bi-llnmiyan yörelerini kav fedebitmek için yıllarca uğrakmış Iskoçyalı bir misyonerdir. Blan-tyre'de do^du. On yaşındayken bir pamuk fabrikasına işçi olarak girdi. Bir yandan hayatını kazanırken, bîr yandan da öğrenimini ilerletmeye çalışıyor, bu arada Lâtince dersleri alıyordu. Sonra, tıp öğrenimi yapmak üzere Glasgov/ Universi-tesi'ne girdi, 1840'da buradan mezun oldu. Aynı yıl, Londra Misyoner Kurumu'na katıldı, Güney Afrika'ya gönderildi. O sırada Afrika, vahşî kabilelerin yaşadığı, tanmmıyan bir ülkeydi. Livingstone'un görevi, buradaki ilkel insanlara Hıristiyanlığı aşılamaktı. Ayrıca kendisi, Avrupalılar'a yabancı olan bu bilinmez ülkeyi karış karış keşfetmek istiyordu.kocaeli daire fiyatları
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder