istanbul şişli satilik daire ve osmanlı harb

istanbul şişli satilik daire ve osmanlı harb

 Aslında, tasavvur edilen istikrar hiçbir zaman tam olarak gerçekleştirilemedi; bunun başlıca nedeni mali güçlüklerdi. Avrupa ordularındaki yeni askeri düzenin tehdidi altında, Osmanlılar, 1800’e gelindiğinde kırsal kesimdeki birçok yeniçeriyi kapsayan toprağa dayalı tımar sistemini, yeni, pahalı bir düzenli orduya dönüştürmek zorunda kaldılar. Bu aynı zamanda, taşra ayanının yetki alanına girmesine izin verdikleri girift bir dolaylı vergi sisteminin dönüştürülmesi gereği anlamına geliyordu. Bu süreç yüz yıl kadar sürdü ve imparatorlukta yeniçeriler sonrası isyanların çoğunun temelini oluşturdu.
Teknoloji, özellikle de hareketli sahra topçuluğu, silah ve mühimmat, savaş kazanmanın esası olup çıktıkça, maliyetler yüksel-
di. Kanıtlar, teknolojinin yenilenmesine yönelik süregidj,^ manii yatırımına ve hızla yeni silah ve teçhizatın taklidi„ç nimsenmesine, fakat yine büyük ölçüde mali yetersizlik vey''^*'^ cııtların yanlış kullanımı yüzünden bu tür malzemelerin üret sürdürülmesi kapasitesinin yokluğuna işaret ediyor. Bu duru'""'''' batı ve kuzeydeki, betimlediğimiz çatışma sınırlarının ve kalelerin tahkim edilmesine ve insan gücüyle donatılması,tJ^^ ğunlaşan yeniçeri-sonrası ordu, imparatorluğun güney ve doS !**' simlerini ihmal etti. Yerel aşiret bağlılıklarına ve bazı halklar^ ' nır kuvvetleri ve daha sonra polis olarak hizmet etmek yönüıt(jç| doğal savaşçı eğilimlerine dayanmayı sürdürdü. Komşuları burgların ve Romanovlarm tersine, 1700’den sonra, Habsbutgij için bir ihtiyat, Ruslar içinse ilk savunma hattı olarak hizmet edj bilecek olan ve hizmet eden bu tür grupları sınır korucuları iskân etmeye yönelik pek az çaba gösterildi. Prenslikler ve k, rım’da olduğu gibi, Osmanlılar ile himayeleri altındakiler arasımij sözleşmeye dayalı bir ilişki tercih edildi; çok uzun süre iki taralu da yararlandığı bu sistem diğer yandan da gönüllü savaşçı toplum, ların sürekliliğini teşvik etti, aslında çoğu zaman da böyle bir sonucu doğurdu. Hem zorunlu askerlik hem de Tanzimat rejiminimıı kabul ettirilmesi amacıyla, sınır topraklarının göçebe veyan-göçe-be etnik gruplarının disiplin altına alınma ve “medenileştirilme" zamanı geldiğinde, yeni örgütlenen ordu, geçici olarak asayişi sağlamanın ötesinde bir şey yapabilecek ne insan gücüne nedekâf-nakJara sahipti. Merkezdeki emperyal özlemler ve kibir, kötü finansman ve patrimonyal bir hanedanın felç ettiği sistemin kaynaklarını ve yeteneklerini hep aşmaktaydı. Borçluluk ve düzensizlik, gittikçe büyüyen bir kuşatma altında yaşama zihniyetine katkıda bulundu ve bizzat hanedanda bir çaresizlik, aciliyet, komplocülük ve öfke atmosferine yol açtı.
Yine de, tablo Fransa ve Büyük Britanya’nın deniz güçler® gelişiyle daha da karmaşıklaşır. “Doğu Sorunu tarihçileri aç» dan, mücadelenin en merkezi unsuru Avrupa’nın Hasta Âdamı’n® yarattığı sorun olagelmiştir veya duruma öteki yanından bakacak olursak, konsensüs aracılığıyla modernleşmenin önündeki, nıüda-
I841’den sonra İngiliz konsoloslar imparatorluğun güneyinde-|,j^ daha önce hiç görülmedikleri Arap vilayetlerinin hemen tüm pnemli liman kentlerinde görev almışlardı. Aslına bakılırsa, yabancı devletler Osmanlı topraklarının büyük bölümünde, bugüne (jek süren bir uluslararası piyasa rejimi oluşturmak yoluyla, gayri-fesmi bir sömürge yönetimi kurmuşlardı. 1882’de İngilizler Mısır’ı İşgal ettiler ve sonraki 50 yıl boyunca kalışlarının geçici olduğunu İleri sürerek, burayı bir sömürgeye dönüştürdüler. Yeni sömürge İlişkilerinden çıkar sağlayanlar gayrimüslim topluluklar oldu. Yüzyılın dönümünde İngilizler kendilerini rakip bir sömürgeci güçle, bizzat Osmanlılarla toprak çekişmesi içinde buldular.
Osmanlılar açısından bir ideale, Osmanlıcılığa sadakate odaklanmış olan bu çekişme, Müslümanların gayrimüslimlere veya gayrimüslimlerin Müslümanlara saldırısıyla, kısmen dinsel bir kavga olarak kendini gösterdi. Özerklik ve kendi kaderini tayin haykırışları, tıpkı Habsburg ve Romanov topraklarındaki radikal bireycilik gibi sürdü ve Avrupa’dan Avrasya’ya dek yeni bir dünya düzeni Doğu’ya doğru yayıldı. Tüm dinlerin misyonerleri, sömürgeci gücün de araçları haline geldiler ve İstanbul’daki yabancı temsilcilerin de onaylamasıyla, farklılık ateşlerini körüklediler. Son çöküş yılları yüzünden bu öyküyü Müslüman “fanatikler” ve “barbar” Türklerle doldurma eğilimi gösterdik genellikle, fakat unutmayalım ki, 1918’de, eşi görülmedik bir şiddet ve Ortadoğu ve Kafkasya’daki ardıl devletlerde hâlâ kendini gösteren sonuçlarıyla birlikte Osmanlı, Habsburg ve Romanov hanedanlarının hepsi birden çöktü.
Osmanlı tarihi üzerine genel çalışmalara, Caroline Finkel’ın OsmanlI’nın öyküsünün en yeni versiyonu olan eseri Osman’s Dream’in (Londra: John Murray, 2005; New York: Basic Books, 2006) [Rüyadan İmparatorluğa: Osmanlı împaratorluğu’nun Öyküsü 1300-1923, çev. Zülal Kılıç, Timaş Yayınları, 2007] dahil edilmesi şart. İmparatorluğun bütüncül (siyasal, toplumsal ve konuyla ilgili olduğu ölçüde kültürel) bir mütalaasını kapsamasıyla, sayfa sayısı 600’ü aşan kitap, hem siyasal hem estetik çekiciliği içinde barındırıyor. Genel bir inceleme olarak, bütünüyle Osman-lıvâkanüvislerine dayanan, bağlam ve çözümlemeden sakınan Co-lin imber’in çalışmasından [The Ottoman Empire, 1300-1650:
The Structure of Poıver (Palgrave Macmillan, 2002)] imparatorluğu 1300-1650, çev. Şiar Yalçın, İstanbul Bi/Su sitesi Yayınları, 2006] çok daha anlaşılır olduğu söylef,^!*^\* raiya Faroqhi’nin The Ottoman Empire and the (Londra: I.B. Tauris, 2004) [Osmanit İmparatorluğu ve ki Dünya, çev. Ayşe Berktay, Kitap Yayınevi, 2007] baş|,|J^H diplomasi, hanedan yaşamı, köylüler ve ticaret üzerine vurguyla birlikte, imparatorluğun coğrafi bağlamı içineyefi miş seçkin bir toplumsal tarih çalışması. ^‘^1-
Gerek Dan Goffman gerek Donald Quataert, Cambridge’i,^j^ Approaches to European History dizisi için Osmanlılarla iL|j inceleme kaleme aldı. Goffman’ın The Ottoman Empire and Modem Europe (2002) [Osmanit Dünyası ve Avrupa D00.J7qJ çev. Ülkün Tansel, Kitap Yayınevi, 2008] 1700 öncesi Osnıanlıijj’ doğruca Avrupa hükümdarları arasına yerleştirir. Quataert’m Ottoman Empire 1700-1922 (2. baskı, 2005) [Osmanh İmparator luğu 1700-1922, çev. Ayşe Berktay, İletişim Yayınlan, 2009] sondö. nem Osmanlı toplumsal tarihine kısa bakışlar içerir. Osmanlı çge-menlik algılamaları üzerine, imparatorluğun baştan sona tariliini kapsayan özellikle ilginç bir derlemeyi, Hakan T. KaratekeveMau-rus Reinkoski’nin birlikte yayıma hazırladıkları Legitimizing tk Order: The Ottoman Rhetoric of State Poıver (Leiden; E.J. Brill, 2005) adlı kitapta buluyoruz. Ekonomi üzerine, Türkçede sayısız araştırmalar olmakla birlikte. Şevket Pamuk’un The Monetary History of the Ottoman Empire (Cambridge: Cambridge Universit)' Press, 2000) [Osmanit împaratorluğu’nda Paranın Tarihi, Tarilı Vakfı Yurt Yayınları, 1. Basım 1997] adlı çalışması, 1826’dan sonra ordunun bir türlü toparlanamayışının açıklanmasında merkezi yere sahip olan II. Mahmud dönemindeki (1808-39) büyük para tağşişi adını verdiği olgu konusunda somut kanıtlar sunar.
OsmanlIları hâlâ kuşatan önemli sorulardan biri, nasıl olup da ayakta kalabildikleridir. Son çalışmalar bu soruya çeşitli yönlerden yaklaşmıştır: Gabriel Piterberg, An Ottoman Tragedy: History and Historiography at Play adlı çalışmasında (Berkeley; Universıo of California Press, 2003) [Osmanit Trajedisi: Tarih-YaztmtnmJit
^jjındaki siyasal ilişkiler araştırmasında. Karen Barkey’nin Ban-‘^jfs0jd Bureaucrats: The Ottoman Route to State Centralization jlthâca: Cornell University Press, 1994) [Eşkıyalar ve Devlet: Os-0itlı Tmı Devlet Merkezileşmesi, çev. Zeynep Altok, Tarih Vak-Yurt Yayınları, 1999] adlı çalışmasına katılır. Her iki kitap da, Qftâ dönemin tekrarlanan siyasal krizlerinde taşradaki aşiret reis-Ijtl ve asilerin tehdidi karşısında, merkezdeki Osmanh resmi anla-[,51nın nasıl kurulduğunu hayal etmemizi sağlar. Ariel Salzmann, jynı dönem için ekonomik bir çözümlemeyi yeğleyerek, hayat boyu şartıyla verilen topraklar aracılığıyla, iktidarın adem-i merkezileşmesi ve mülklerin özelleştirilmesi kuramını inşa eder [Tocqu-eııille in the Ottoman Empire: Rival Paths to the Modern State (Boston: E.J. Brill, 2004)]. Tocqueville’i kullanması, Osmanh anci-e/ıfregime’inin gözden geçirilmesine yol açar ve böylelikle OsmanlIları, Fransızlarla birlikte, modern-öncesi toplumlarm daha büyük çemberine çeker. Dar kapsamlı incelemesi bugünün Diyarbakır kentini konu eder. Tüm bu çalışmalar Rifa’at ‘Ali Abou El-Haj’ın formation of the Modern State: The Ottoman Empire, Sixteenth to Eighteenth Centuries (2. baskı, Syracuse: Syracuse University Press, 2005) [Modern Devletin Doğası: 16. Yüzyıldan 18. Yüzyıla Osmanh İmparatorluğu, çev, Oktay Özel ve Canay Şahin, İmge Yayınları, 2000] adlı eserinden etkilenmiştir. El-Haj bu kitabında imparatorluğun normalleştirilmesinin ve toplumsal evriminin dünyanın diğer kesimlerinde yaşanabilecek bir süreç gibi araştırılma-sım savunur. Bu kitap baskıya girerken, Suraiya Faroqhi’nin yayıma hazırladığı, Osmanh orta dönemi üzerine en son çalışmaları temsil eden bir dizi makaleyi içeren, dört cilt olarak tasarlanan Ue Cambridge History of Turkey'om bir cildi [vol. 3: The Later Ottoman Empire, 1603-89) yayımlandı.
îki İstanbul tarihi, sarayın ve hanedanın kendisi hakkında iyi hir giriş oluşturur: Phillip Mansel, Constantinople: City of the Vorid’s Desire, 1453-1924 (New York: St Martin’s Press, 1995) [İstanbul: Dünyanın Arzuladığı Şehir 1453-1924, çev. Şerif Erol,
Everest Yayınları, 2008] ile John Freely’nin, aslini tinden çok Bizans kenti hakkındaki İstanbul: Thl ^\l (New York: Penguin, 1998) [Saltanat Şehri Eren, İletişim Yayınları, 2009] adlı kitaplarıdır bunla ,S tan Süleyman dönemine ilişkin iki diğer a taştırma meşruiyet ve iktidarının doğasına ilişkin anlayışm^j^^ ’ Metin Kunt ve Christine Woodhead, der., Süleyman çent and his Age (Londra: Longman, 1995) [Kanuni niçağda Osmanit Dünyası^ çev. Sermet Yalçın, Tarih V L Yayınları, 2002] ve Colin Imber, Ebu’s-Suud: Theîsla^l^\ Tradition (Stanford: Stanford University Press, 1997) Kanuna Ebussuud ve Osmanlı’da İslami Hukuk, çev. Murt dir. Tarih Vakfı Yurt Yayınlan, 2004], 16. yüzyılın şeyhülüij ^ ilişkin bir incelemedir.
İmparatorluğun geçiş döneminin yerel taşra ve kentsel tarilıj anda Osmanlı tarihinin en canlı alanlarından biridir. MollyQf(|'* ne, A Shared World: Christians and Muslims in the EarlyUoiej^ Mediterranean (Princeton, NJ: Princeton University Press, 2ö0()) 17. yüzyılın Venedik-Osmanlı rekabeti bağlamında Girit’i çözün,.’ 1er; Dina Rizk Khoury, State and Provincial Society in the Otto. man Empire: Mosul, 1540-1834 (Cambridge: Cambridge Univer-sity Press, 1997) [Osmanit împaratorluğu’nda Devlet ve Toplumu: Musul 1540-1834, çev. Ülkün Tansel, İş Bankası Kültü: Yayınları, 2008], Musul’da merkez ve çevrenin karşılıklı fedakârlıklarını inceler; Rossitsa Gradeva Osmanlılar döneminde Bulgaristan üzerine bir makaleler derlemesini geçenlerde yayımladı:]1« meli Under the Ottomans, Fifteenth-Eighteenth Centuries: ktâ tions and Communities (İstanbul: Isis, 2004). HalyconDajsm pozyumlarının en sonuncusunun tebliğleri: Antonios Anastaso-poulos’un derlediği “Provincial elites in the Ottoman Empire' (Rethymno: Institute for Mediterranean Studies, 2005), imparatorluğun her yerindeki yerel seçkinlerin iktidar kullanımı üzerine makaleler derlemesidir. Bruce Masters, Christians and lewsinthı Ottoman Arab World: The Roots of Sectarianism (Cambrige: i Cambridge University Press, 2001), Suriye’nin Katolik toplulukii
Bu kitabın özü, 1700’den 1870’e kadar uzanan dönem boyun-a OsmanlIların Belgrad’dan Kars’a kuzey sınırlarının savunmasını ele alıyor. Karadeniz tarihine ilgi çekici bir bakış olarak Charles King’in The Black Sea (Oxford: Oxford University Press, 2004) [Karadeniz, çev. Zülal Kılıç, Kitap Yayınevi, 2008] adlı eseri son derece bilgilendirici bir kaynaktır. John Stoye’nin, Aşağı Tuna havzasının büyük bir kısmını ilk olarak haritalayan Luigi Ferdinando Marsigli’nin yaşamını ve ITabsburglara verdiği hizmetin öyküsünü aktaran Marsigli’s Europe 1680-1730 (New Haven, CT: Yale University Press, 1993) adlı kitabı da öyle. Bu kitapta ne Habsburgla-rınede Romanovları ayrıntılı biçimde ele aldığımı ileri sürecek değilim; ancak, çeşitlilik gösteren nüfuslardan büyük ordular toplama ve bunları modernleştirmede karşılaştıkları güçlükleri genel anlamda karşılaştırdığımı söyleyebilirim. Avrupa bağlamına genel bir giriş için, Jeremy Black’in The Rise of the European Powers 1679-1193 (Londra: Arnold, 1990) adlı kitabına bakılabilir. Paul W. Sdıroeder, The Transformation of European Politics 1763-48 (Ox-

528 OSMANLI HARPLERİ
ford; Oxford University Press, 1994) öyküyü onun biral^^ sürdürüyor. En az bu kadar yerinde olan bir d’ğer M. Scott’ın Rusya’nın (ve Doğu Sorunu’nun) yüzyılı^ Oçakov krizinden önce doğuşunu anlattığı The Eastern Powers, 1756-75 (Cambridge: Cambridge (j ■ Press, 2001). A. L. MacFie (Londra: Longman, 1996)tarğjN yeniden ele alınmakla birlikte, temelde değişmeden kalan Anderson’m The Eastern Question 1774-1923: A Studyjfi,'^' national Relations (New York: St. Martin’s, 1966) [Doğu^ 1774-1923: Uluslar arası İlişkiler Üzerine Bir inceleme,
Eser, Yapı Kredi Yayınları, 2001] bu konuda hâlâ temel eserdjf Charles Ingrao’nun The Habsburg Monarchy (Cambridge: Cambridge University Press, 1994; 2. baskı, 200()j ve J. Berenger’in A History of the Habsburg Empire 1700-19]^ [c. 2], çev. C. A. Simpson (New York ve Londra: Longman, 1997j başlıklı yapıtlarından özellikle yararlandım. Michael Hochedliı,. ger’in Austria’s Wars of Emer gence: War, State and Society Habsburg Monarchy 1683-1797 (Londra: Longman, 2003),dğ. nemin Habsburg İmparatorluğu’nu ordunun yansıttığı biçimde ele alan çok iyi bir araştırmadır. Paul Dukes, The Makmgofhu. sian Absolutism 1613-1801 (2. baskı, Londra: Longman, 1990), Büyük Petro ve Katerina’nm Rusya’sına giriş niteliğinde bir genel bakış içeriyor. Tim Chapman, Imperial Russia, 1801-1905 {lon-dra: Routledge, 2001), öyküyü sonraki tarihe taşıyor. John P. Le-Donne, The Russian Empire and the World, 1700-1917: The Ge-opolitics of Expansian and Containment (New York: Oxford University Press, 1997) de böyle yapıyor. Dominic Lieven, Empire: The Russian Empire and its Rivals, (New Haven, CT: Yak University Press, 2000) deniz ile kara imparatorlukları arasındaki ayrımla daha çok ilgilendiğinden, Osmanlılara pek az yer ayırır. Yine de, modernite öncesi emperyal çevrelerin ortak sorunlarını ortaya koyar. Jane Burbank ve David Ransel, der., Impeml Russia: New Histories for the Empire (Bloomington, IN: İndiana University Press, 1998), Romanovlarm 18. ve 19. yüzyılları üzerine yeni yorumlar içerir.
istanbul şişli satilik daire

tesettür fiyatları

tesettür modelleri

tesettür giyim

abiye

tesettür

tesettür elbise

armine

tesettür tunik

tesettür abiye

replika

replika telefon

replika telefonlar